DEVAM: 40- HAC
MENASİKİNE (BAŞLAYINCAYA) KADAR (HAC MEVSİMİNDE) UMRE'DEN YARARLANMAK (YANİ
UMRE YAPMAKLA SEVAB KAZANMAK) BABI
حدّثنا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ
شَيْبَةَ،
وَمُحَمَّدُ
بْنُ
بَشَّارٍ
قَالاَ:
حدّثنا
مُحَمَّدُ
بْنُ
جَعْفَرٍ. ح
وَحَدَّثِنَا
نَصْرُ بْنُ
عَلِيِّ
الْجَهْضَمِيُّ.
حَدَّثَنِي
أَبِي قَالاَ:
حدّثنا
شُعْبَةُ
عَنِ
الْحَكَمِ،
عَنْ
عُمَارَةَ
بْنِ عُمَيْرِ،
عَنْ
إِبْرَاهِيمَ
بْنِ مُوسى،
عَنْ أَبِي
مثوسى
الأَشْعَريِّ؛
أَنَّهُ كَانَ
يُفْتِى بالْمُتْعَةِ.
فَقَالَ لَهُ
رَجُلٌ:
رُوَيْدَكَ
بَعْضَ
فَتْيَاكَ.
فَإِنَّكَ
لاَ تَدْري مَا
أَحْدَثَ
أَمِيرُ
الْمُوْمِنِيمْ،
فِي
النُّسُكِ،
بَعْدَكَ. حَتَّى
لَقِيتُهُ،
بَعْدَ،
فَسَألْتُهُ.
فَقَالَ
عُمَرُ: قَدْ
عَلِمْتُ
أَنَّ رَسُولَ
اللهِ صلى
الله عليه
وسلم فَعَلَهُ
وَأَصْحَابُهُ.
وَلِكنِّي
كَرِهْتُ أَنْ
يَظَلُّوا
بِهِنَّ
مُعْرِسِينَ
تَحْتَ
الأَرَاكِ.
ثُمَّ
يَرُوحُونَ
بِالْحَجِّ
تَقْطُرُ
رُءُوسُهُمْ.
Ebû Mûsâ
el-Eş'arî (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Kendisi Hacc-ı Temettü'a fetva
veriyordu. Sonra bir adam kendisine: Sen fetvanın bâzısını geciktir, fetva
işini bırak. Çünkü mu'minlerin Emirinin (yâni halîfe Ömer'in) senden sonra hac
ve umre menâsiki hakkında ihdas ettiği şeyi (ki Hacc-ı Temettü menetmektir)
bilmiyorsun, dedi.
(Ebû
Mûsâ demiş ki) sonra nihayet ben mu'minlerin emirine rastladım ve ona sordum.
Bunun üzerine (Halife) Ömer (r.a.) dedi ki:
Ben Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ve ashabının hacc-ı temettu'u yaptıklarını
şüphesiz biliyorum. Ve lâkin ben hacı adaylarının (Arafat'a çıkacakları zamana
kadar) el-Erâk (ağacı) altında (bile) karılarına yaklaşmaya devam edip sonra
başlarından boy abdesti suyu damladığı bir vaziyette hacc'a başlamalarını
(Arafat'a çıkmalarını) kerih gördüm.
AÇIKLAMA: Bu hadIsi Müslim ve Nesai de rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen bazı
kelimeleri açıklayayım:
Mut'a, Haccı
Temettü manasınadır. Fütya, fetva demektir.
Rüveyde, mühlet
ver, geciktlr, mutedil davran manasınadır. Yani bu işe fetva vermeyi durdur.
Nüsük: Hac ve
umre ile ilgili kavli ve fiili ibadetler demektir. İ'ras, zifafa girmektir.
Mu'risin, zifafa giren erkekler, demektir.
Burada
kadınlarına yaklaşmaya devam edenler manası kasdedilmiştir.
el-Erak bir
nevi ağaç ismidir. Hacıların getirdikleri misvak bu ağaçtandır. Süyuti; Ömer
(r.a.) bununla Arafat'a yakın bir ağacı kasdetmiş olabilir, demiştir.
Ömer (r.a.),
Ebu Musa (r.a.)'a verdiği cevabla şunu demek istemiştir: Hacc-ı Temettü'a
niyetlenen hacı adayları Mekke'ye vardıktan sonra umre tavaiı ve sa'y'ı yapınca
ihramdan çıkarlar ve bayrama yakın zamana kadar her türlü refaha kavuşurlar. Bu
arada kanlanna da yaklaşmaya devam ederler ve bu halleri bayrama bir iki gün
kala hac niyetiyle ihrama girip Arafat'a hareket edecekleri zamana kadar devam
edebilir. Halbuki hacı adayları için en faziletli hal saçlarının dağılması,
durumlarının değişmesi ve nefsi arzularından uzak durmalandır. Bu nedenle
Hacc-ı Temettü şeklinden pek hoşlanmıyorum. Fakat Hacc-ı İfrad'a veya Hacc-ı
Kıran niyetiyle ihrama giren bir kimse ihrama girdiği andan bayram günlerine
kadar ihramda kalır ve nefsi arzularından uzak kalır. Bu itibarla bu iki hac
nevi diğer neviden daha faziletlidir.
Hacc-ı İfrad
babında rivayet edilen hadisler bölümünde beyan ettiğim gibi Ömer (r.a.) da
Hacc-ı İfrad'ı tercih edenlerdendir.